AvriL FoRuM - éN cAdI FoRuM xD
mrehaba!

FORUMA HOŞ GELDİNİZ!
----hayatı---- 5737
AvriL FoRuM - éN cAdI FoRuM xD
mrehaba!

FORUMA HOŞ GELDİNİZ!
----hayatı---- 5737
AvriL FoRuM - éN cAdI FoRuM xD
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

AvriL FoRuM - éN cAdI FoRuM xD

varmı avril gibisi...
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yaphttp://avrilim.eniyiforum.net/duyurular-f3/masallar-iyin-almlar-

 

 ----hayatı----

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
BESTE
Admin
Admin
BESTE


Mesaj Sayısı : 203
Yaş : 33
Kayıt tarihi : 05/10/08

----hayatı---- Empty
MesajKonu: ----hayatı----   ----hayatı---- Icon_minitimeSalı Tem. 07, 2009 1:07 pm

ATATÜRK'ün HAYATI
Mustafa Kemal ****** 1881
yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç
katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde
Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV.
yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık
Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki
Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis
subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi,
1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. ******'ün beş kardeşinden dördü
küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı.

Küçük
Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle
mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi
Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla
Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu
bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra
1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni
Mustafa Bey adına "Kemal" i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır
Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı.
1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam
etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı.
1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de
Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19
Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak
görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na
katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde
çalışmaya başladı.

1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a
hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla
birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de
İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne
Komutanlığına getirildi.


1914 yılında başlayan I. Dünya
Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp
İtilaf Devletlerine "Çanakkale geçilmez! " dedirtti. 18 Mart 1915'te
Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır
kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler.
25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa
Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa
Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos
1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı
Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi
17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip
etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu
onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa
Kemal'in askerlerine "Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi
emrediyorum!" emri cephenin kaderini değiştirmiştir.

Mustafa
Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da
görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle
savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki
kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat
Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu.
Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi
oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu
cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı.
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de
Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun
kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye
Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı.

Mondros
Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale
başlamaları üzerine; Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs
1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı
genelgeyle "Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının
kurtaracağını " ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23
Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919
tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu
için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da
Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda
önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa
Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın
başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya
başladı.

Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların
İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10
Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında
Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip
devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle
savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi
Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı.



Sakarya
Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa
Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24
Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr
Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan
bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk
devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı.

23 Nisan 1920'de
Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu
müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi,
yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve
saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı
İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet
idaresi kabul edildi, ****** oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi.
30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti
kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir"
ve "Yurtta barış cihanda

barış" temelleri üzerinde yükselmeye başladı.



******
Türkiye'yi "Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak" amacıyla bir dizi devrim
yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
· Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
· Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler
· Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
· Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
· Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
· Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
· Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
· Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alanında Devrimler:
· Aşârın kaldırılması
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulması
· Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
· I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması

Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e "******" soyadı verildi.

******,
24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına
seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi.
29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve ****** ilk
cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir
cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM
******'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti.

****** sık sık yurt
gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere
aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla
Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını,
başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı.

15-20 Ekim
1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan
büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu.

******
özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla
evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos
1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven ****** Afet (İnan),
Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve
Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı
çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı.

1937
yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve
Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi
evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı,
müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi.
Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla
ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği
Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam
yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin
sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi.
Doğayı çok severdi. Sık sık ****** Orman Çiftliği'ne gider,
çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.

ATATÜRK'ÜN SON YILLARI VE ÖLÜMÜ

******'ün
ilk hastalık belirtisi 1937 yılında ortaya çıktı. 1938 yılı başlarında
Yalova'da bulunduğu sırada, ciddî olarak hastalandı. Buradaki tedavi
olumlu sonuç verdi. Fakat tamamen iyileşmeden Ankara'ya yaptığı yorucu
yolculuk, hastalığının artmasına sebep oldu. Bu tarihlerde Hatay
sorununun gündemde olması da onu yormaktaydı. Hasta olmasına rağmen,
Mersin ve Adana'ya geziye çıktı. Kızgın güneş altında askerî
birliklerimizi teftiş edip tatbikat yaptıran ******, çok yorgun düştü.
Ülkü edindiğimillî dava uğruna kendi sağlığını hiçe saydı. Güney
seyahati hastalığının artmasına sebep oldu. 26 Mayıs'ta Ankara'ya
döndükten sonra tedavi ve istirahat için İstanbul'a gitti. Doktorlar
tarafından, siroz hastalığı teşhisi kondu.

Deniz havası iyi
geldiği için, Savarona Yatı'nda bir süre dinlendi. Bu durumda bile ülke
sorunlarıyla ilgilenmeye devam etti. İstanbul'a gelen Romanya kralı ile
görüştü. Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. 4 Temmuz 1938'de
Hatay Antlaşması'nın yürürlüğe girmesi ******'ü çok sevindirip
moralini düzeltti. Temmuz sonlarına kadar Savarona'da kalan ******'ün
hastalığı ağırlaşınca Dolmabahçe Sarayı'na nakledildi. Fakat hastalığı
durmadan ilerliyordu. O'nun hastalığını duyan Türk halkı, sağlığıyla
ilgili haberleri heyecanla takip ediyor, bütün kalbiyle iyileşmesini
diliyordu. Hastalığının ciddiyetini kavrayarak 5 Eylül 1938'de
vasiyetini yazıp servetinin büyük bir kısmını Türk Tarih ve Türk Dil
kurumlarına bağışladı. Ekim ayı ortalarında durumu düzelir gibi oldu.
Fakat, çok arzuladığı hâlde, Ankara'ya gelip cumhuriyetin on beşinci
yıl dönümü törenlerine katılamadı.

29 Ekim 1938'de kahraman
Türk Ordusu'na yolladığı mesaj, Başbakan Celâl Bayar tarafından okundu.
"Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferlerle
beraber medeniyet nurlarını taşıyan kahraman Türk ordusu!" sözü ile
Türk Ordusu'nun önemini belirtmiştir. Yine aynı mesajda "Türk vatanının
ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahilî ve harici her türlü
tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni, her an ifaya hazır
ve amade olduğuna benim ve büyük ulusumuzun tam bir inan ve itimadımız
vardır" diyerek Türk Ordusu'na olan güvenini belirtmiştir.

******
1 Kasım 1938'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış töreninde de
bulunamadı. Hazırladığı açılış nutkunu Başbakan Celâl Bayar okudu.
****** bu nutkunda ülkenin imarı, sağlık hizmetleri ve ekonomi
konularındaki faaliyetleri açıkladı. Bundan başka eğitim ve kültür
konularına da temas edip gençliğin millî şuurlu ve modern kültürlü
olarak yetişmesi için İstanbul Üniversitesi'nin geliştirilmesi, Ankara
Üniversitesi'nin tamamlanması ve Van Gölü civarında bir üniversitenin
kurulması için çalışmaların yapıldığını belirtti. Türk Tarih ve Türk
Dil kurumlarının çalışmalarından duyduğu memnuniyeti açıkladı. Ayrıca
Türk gençliğinin kültürde olduğu gibi spor sahasında da idealine
ulaştırılması için Beden Terbiyesi Kanunu'nun uygulamaya konulmasından
duyduğu memnuniyeti belirtti. ******, ölümüne kadar memleket
meselelerinden bir an olsun uzak kalmamıştı.

******'ün
hastalığı tekrar şiddetlendi. 8 Kasımda sağlığıyla ilgili raporlar
yayımlanmaya başlandı. Bütün memleketi tekrar derin bir üzüntü kapladı.
Her Türk'ün kalbi onun kurtulması dileğiyle çarpıyordu. Ancak,
kurtarılması için gösterilen çabalar sonuç vermedi ve korkulan oldu.
Dolmabahçe Sarayı'nda 10 Kasım 1938 sabahı saat dokuzu beş geçe, insan
için değişmez kanun, hükmünü uyguladı. Mustafa Kemal ****** aramızdan
ayrıldı. Bu kara haberle, yalnız Türk milleti değil, bütün dünya yasa
büründü. Büyük, küçük bütün devletler onun cenaze töreninde bulunmak
üzere temsilciler göndererek, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusuna karşı
duydukları derin saygıyı belirten mesajlar gönderdiler. 16 Kasım günü
******'ün tabutu, Dolmabahçe Sarayı'nın büyük tören salonunda
katafalka konuldu.
Üç gün üç gece, gözü yaşlı bir insan seli ulu
önderine karşı duyduğu saygı, minnet ve bağlılığını ifade etti. Cenaze
namazı 19 Kasım günü Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı.
On iki generalin omzunda sarayın dış kapısına çıkarılan tabut, top
arabasına konularak, İstanbul halkının gözyaşları arasında Gülhane
Parkı'na götürüldü. Buradan bir torpido ile Yavuz zırhlısına
nakledildi. Büyük Ada açıklarına kadar, donanmamız ve törene katılmak
için gelmiş olan yabancı gemilerin eşlik ettiği Yavuz zırhlısı
cenazeyiİzmit'e getirdi. Burada Yavuz zırhlısından alınan cenaze, özel
bir trene kondu. Atalarına son saygı görevlerini yapmak üzere toplanan
halkın kalbinde derin bir üzüntü bıraktı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://avrilim.eniyiforum.net
 
----hayatı----
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
AvriL FoRuM - éN cAdI FoRuM xD :: serbest bölge :: ATATÜRK-
Buraya geçin: